Max Kruse ve Vedat Muriqi şu ana kadar oynadıkları kulüpler itibariyle, sürekli hızlı hücum aksiyonları içinde yer aldılar ve oyun tarzları buna göre evrilmiş durumda. Öncelikle Max Kruse'den başlarsak, Almanya'da genel olarak ortasıra takımlarında forma giydi. Bu da ister istemez yerleşik set oyunundansa, hızlı kontratak hücumlarında yer almasına neden oldu. Ki bundan bağımsız olarak Bundesliga'nın genel oyun stili tamamen hızlı hücumlarla ceza sahasına inmek üzerine kurulu. Max da tüm kariyerini Bundesliga'da geçiren bir oyuncu olarak, oyun stilini buna göre geliştirdi. Max Kruse'un genel profiline bakarsak nasıl bir futbolcudur? Ağzı olan herkesin dediği gibi ceza sahasına ikinci adam olarak girmeyi çok sever. Evet bu doğru. Ancak bu cümlenin bir anlam ifade edebilmesi için bunu 'nasıl' yaptığına bakmamız gerek. Kruse, çoğu Alman oyuncunun alamet-i farikası olan topsuz oyun bilgisini ve temposunu, hızlı karar verme özelliğiyle birlikte kullanarak, hızlı hücumlarda ceza sahasını sürekli zorlayıp skor bulan ve bulduran bir oyuncu. Yerleşik savunmalara karşı kilit açacak bir tekniği ve oyun görüşüne sahip değil. Ancak maç boyu sürekli ceza sahasını zorlar ve istediği hücum aksiyonlarını bulabilirse, tek vuruşla sonlandırıp gol bulmak en sevdiği iş. Bunun örneklerine biraz bakalım.
Yukarıdaki örnekler gibi, Kruse kariyeri boyunca bunu yaptı. Hızlı hücumlarla ceza sahasına indi, çabuk ve doğru karar alabilme yeteneği sayesinde skorlar buldu, buldurdu. Aşağıdaki pozisyonda, yine bir hızlı hücumda bu sefer atan yerine attıran pozisyonunda.
Çok iyi bir dönem geçirdiği Mönchengladbach dönemi de bunun için iyi bir örnek. Keza Mönchengladbach 2014/2015 sezonunda Lucian Favre komutasında Avrupa'nın en iyi, hızlı ve direkt futbol örneklerini sergiliyordu. Sürekli istediği hücum aksiyonlarının içinde olan Max Kruse da sadece ligde 11 gol 9 asist gibi muazzam bir performans sergiledi. Ersun Yanal'ın 2013-2014 sezonundaki tarzını düşündüğümüzde biçilmiş kaftan gibi görünüyor değil mi? Bu konuyu yazının ilerleyen kısımlarında irdeleyeceğiz.
Fenerbahçe'nin resmileşen son transferi de henüz bugün, Vedat Muriqi oldu. Ersun Yanal'ın Vedat ısrarını hepimiz okuduk, dinledik. Çoğu kişi de sanırım anlam veremedi. Bu ısrarın sebebini bulabilmek için de Vedat'ın oyun stiline bakmak gerekiyor. Son senelerini ligimizde geçirdiğinden dolayı hepimizin yakından tanıdığı, izlediği bir isim. Her ne kadar ben Kruse'u bugüne kadar daha fazla izlemiş olsam da Vedat'ı da az izlemiş sayılmam. Peki nedir Vedat'ın özellikleri. Bu sefer olumsuzla başlayalım, bir kere kesinlikle teknik bir oyuncu diyemeyiz. Temiz bir ayağa sahip olduğunu söylemeyiz. Evet dedikleri gibi pivot santrafor özellikleri var, ancak safkan bir pivot santrafor değil. Yani demek istediğim hava toplarını silip süpüren ve sırtı dönük top aldığında müthiş servis yapabilen bir oyuncu olduğu söylenemez. Tabi ki fiziksel avantajıyla bir çok orta-kafa golü mevcut. Ancak Vedat'ın asıl özelliği, Max'a benzer nitelikte. Temposu çok yüksek ve maç boyu ceza sahasını zorluyor. Ceza sahasına koşu atıyor, sabit kalmaktan ziyade; ceza sahasına hızlı inme aksiyonlarında sürekli pozisyon arıyor ve topla buluştuğunda eveleyip gevelemeden ilk veya ikinci dokunuşta kaleye göndermeye çalışıyor.
Peki bu futbolcular Fenerbahçe'de başarılı olacaklar mı? Açıkçası bu tamamen Ersun Yanal'a, onun oynatmak istediği futbol stiline bağlı bir durum. Söylendiği gibi transferler Ersun Yanal'ın denetiminde ilerliyor. İstediği oyuncu tiplemelerinden ve onun eski dönemlerinden çıkarabilceğimiz bazı ipuçları var. Bir kere Ersun Yanal bir stil, tarz antrenörüdür. Türkiye'deki örnekleriye Mustafa Denizli veya Fatih Terim gibi duruma göre pozisyon alan bir taktisyen değil. Belli bir oyun şablonunu oynatmak ister, ve bunu uygulamanın yollarını arar. Taa ilk Gençlerbirliği, Denizlispor döneminden beri de bu oyun şablonundan saptığını söylemek güç. Nedir bu şablon? Ceza sahasına hızlı ve kalabalık girmek onun oyun planın ilk parçası. Bu hücumlardan sonra önde presle akın devamlılığı sağlamak da oyun planının devamı. Eğer önde pres sonuç vermediyse faulle rakip atağı kes. Genel olarak istediği futbolu bu şekilde tanımlayabiliriz. Set hücumu yapmayı sevmiyor ve verimsiz buluyor. İlla set hücumu yapmak durumunda kaldığında bunu çok yüksek oranda kanatlardan yapmak amacında. Bu kimilerine göre büyük takımlar uygun bir sistem değil, kimilerine göre Anadolu takımı futbolu. Bana sorarsanız az önce bahsettiğimiz şeyler futbolun temel prensipleri. Futbol son yıllarda pas oyunu akımına girse de birçok önemli ismin de söylediği gibi futbolun temel doğrusunun hızlı hücumlarla rakibi hazırlıksız yakalamak olduğunu düşünüyorum. Bu tabi ki kişiden kişiye değişebilen bir konu, bir stil meselesi. Önemli olan hangi teknik direktörün kendi stilini ne kadar başarıyla uygulayabildiği. Başarının anahtarı burada yatıyor. Pas futboluyla rezil de olan kral da olan takımlara şahit olduk. Aynı şekilde direkt hücum mantalitesiyle oynamaya çalışan takımlar şampiyon da oldu küme düşme mücadelesinde de takılı kaldı. Neyse konuyu dağıtmayalım. Ne demiştik, Ersun Yanal hızlı hücumlarla kaleye inmeye seven bir hoca ama o, bunu aynı zamanda kalabalık yapmayı seviyor. 2013-2014 Fenerbahçe'sini gözünüzün önüne getirirseniz aniden 6-7 oyuncuyla ceza sahasına girişleri hatırlayacaksınızdır. Burada değinmemiz gereken bir diğer nokta, Ersun Yanal için yaz kampının önemi. Çünkü onun bir diğer alamet-i farikası, oyunculara ağır idmanlar yaptırıp yüklediği kondisyon. ( Bu yüzden oyuncular tarafından pek sevilmediği de bilinen bir durum) Bu kondisyon onun oyun stili için çok kritik keza sürekli yüksek tempoyla ceza alanına inmeye çalışan bir takım kuruyor ve bunu da, akın sürekliliğini sağlamak için, yoğun pres takip ediyor. Ersun Yanal'ın oyunculara yüklediği yüksek kondisyonun önemi de bu şekilde ortaya çıkıyor. Yine 2013-2014 döneminde Fenerbahçe'nin son 15 dakikalık bölümlerde, dili dışarıya çıkmış rakiplere attıkları goller hafızalarımızda. Bahsettiğimiz, Ersun Yanal'ın oynattığı bu futbol, Türkiye'de garip bir şekilde 'kaos' futbolu olarak adlandırıldı. Avrupa'da bunu yapabilen hocaların el üstünde tutulduğunu düşündüğümüzde, ülkemizdeki futbol anlayışının çarpıklığı bir kez daha göze batıyor.
Yukarıda bahsettiklerimizin ışığında Ersun Yanal'ın bu senesi için tahmin yürütebiliriz. Ayrıca şöyle bir durum var ki Ersun Yanal, Fenerbahçe kalibresinde bir takımda ilk defa kendi kurduğu bir kadroyla sezona hazırlanıyor. Kadıköy'e daha önceki gelişinde eline kurulu ve fena da olmayan bir kadro verilmişti. Onun için çok önemli olan yaz kampıyla birlikte aklındaki futbolu büyük oranda sahaya yansıtmayı başarabilmişti. Bu sene onun senelerdir beklediği ve kendi kafasında ,belki de haklı olarak, hakkı olduğunu düşündüğü sezon. Taraftarların büyük kısmı da bu görüşte. Ve gördüğümüz kadarıyla Yanal, yetenekli-yeteneksiz oyuncudan çok kendi oyun sisteminde verim alabileceği oyuncuları istiyor ve onlarda ısrar ediyor. Kendi sistemini uygulayabilmek için, tarışmasız bir kesici 6 numara isteyeceğini de kesin görüyorum. Kadıköy'deki bir önceki döneminde, formunun zirvesindeki Mehmet Topal'dan aldığı maksimum verim hala akıllarda. Adı geçen Fejsa, Gustavo gibi isimler de bu tipte isimler. Gördüğümüz üzere yönetim de onun isteklerini önemsiyor ve genel olarak istediği isimlere yöneliyor. Yanal da aklındaki takıma uygun olacak isimleri, başkandan ve Comolli'den ısrarla, cesurca istiyor. Bir diğer deyişle, ligi bir kere daha domine etmek için o meşhur 'kaos' takımını inşa ediyor. Şahsi görüşüm Ersun Yanal'ın futbol mantalitesi ve aklı olarak ligdeki rakiplerinden bir adım önde olduğu. Türkiye'de modern futbolu yakından takip eden, ona adapte olabilen ve bir stil sahibi olan sayılı teknik adamlardan. Buna rağmen bugüne kadar hak ettiği değeri görmediğini düşünüyorum. Bunun arkasında başka nedenler olabilir, bunlara tam hakim olmadığım gibi olsam da girmek istemem. Keza taktik kısmın dışında bir alan. Ancak ben Yanal'ın Fenerbahçe'de geçireceği başarılı bir kaç senenin ardından ( bu sefer başarıyı cezalandıracak bir başkan da mevcut değil sanırım :) ) Avrupa'da özellikle Almanya liginde istenebilecek bir isim olduğunu düşünüyorum.
Muriqi ve Kruse transferleri başka bir teknik adamın elinde olsaydı, mesela Aykut Kocaman veya Abdullah Avcı, Fenerbahçe'ye uygun isimler olmadığını rahatlıkla söyleyebilirdim. Keza Kruse Aykut Kocaman'ın o vazgeçmediği set futbolunda, kilit açabilecek bir oyuncu değil. Yine aynı şekilde Muriqi, set hücumunda yüksek teknik becerileriyle dar alanda iş yapabilecek bir santrafor değil. Ancak takımın başında Ersun Yanal olduğunda işler değişiyor, bu oyuncular onun oynatacağı sistem için son derece uygun duruyor. Bu hızlı hücumu seven isimlerin, rastgale seçilen değil Ersun Yanal'ın titizlikte seçtiği oyuncular olduğu aşikar. Takımla birlikte kamp dönemi geçirecek olmaları da onları zaten yatkın oldukları 'kaos futboluna', iyice hazır hale getirecektir. Şu ana kadar ki gözlemlerim, takımla yarım senedir birlikte olan ve uzun bir kamp dönemi geçirecek olan Yanal'ın doğru isimler seçtiği ve aklındaki futbolu oynatmak için daha önce hiç olmadığı kadar uygun bir zeminde şans bulduğu yönünde. Paralel olarak Kruse ve Muriqi'den uzun süreli bir sakatlık yaşamazlarsa yüksek verim bekliyorum. Muriqi yüksek ihtimalle takımın as santraforu olmayacaktır. Ancak önüne kim alınırsa alınsın, Ersun Yanal'ın sistemine uygunluğu sebebiyle, as santraforu zorlayacak bir performans göstereceği kanısındayım. Gelmesi yüksek ihtimal olan bir diğer isim de bildiğimiz gibi Garry Rodrigues. Oyuncuyu Galatasaray döneminden yakından tanıyoruz. Açıkçası onun başarılı olup olmamasında en büyük etken fiziki durumu. Özel kondisyonerle geçirdiği sezondan sonra Süper Lig'i nasıl domine ettiğini biliyoruz. Aynı şekilde fit olmadığı diğer sene de nasıl verimsiz olduğu hala aklımızda. Bu yüzden eğer takıma katılacaksa, erken gelip takımla birlikte sert bir kamp dönemi geçirmesi hayati öneme sahip.
Yeni sezon yaklaştıkça takımların şablonları da netleşiyor, bunlar üzerinde kafa yormak keyifli bir hal alıyor. Yeni transferle, gelişmeler ışığında yeni yazılarda görüşmek üzere. Yazılarımı takip etmek isterseniz twitter adresimi ve sağ üstekki blogu izle butonunu kullanabilirsiniz. Futbolla kalın :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder